9 Haziran 2011 Perşembe

Sanat Nesnelerin Bağlamı: Serkan ÖZKAYA



         

           Serkan Özkaya sanat dünyasının iyi tanıdığı isimlerden biridir.1973 yılında İstanbul’da doğan Özkaya, İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi, Batı Dilleri ve Edebiyatları Anabilim Dalı, Alman Dili ve Edebiyatı Bölümünde lisans, yüksek lisans ve doktora eğitimini tamamladı. 2000 yılında New York Bard College Güzel Sanatlar Bölümünde Heykel yüksek lisans derecesini aldı. 2001’de Fransa, Ecole Regional des Beaux Arts de Nantes’ta Film ve Video dalında Postdiploma (yüksek lisans) derecesini aldı. 2002 yılında İsveç Uluslararası Sanatçı Programına layık görüldü ve Malmö’ de Rooseum Çağdaş Sanat Müzesi’nde çalışmalarını sürdürdü. 2003’te A.B.D. MacDowell Sanatçı Kolonisi’nin azalığına seçildi.  
          Özkaya sanat alanındaki yapıtlarını başta İstanbul olmak üzere, aralarında Paris, Berlin, Kopenhag, Torino, Milano, Malmö, Belgrad, Stockholm, Şikago, Londra, New York ve Utrecht'in de bulunduğu, dünyanın birçok sanat başkentinde sergiledi; Malmö Sanat Akademisi, Rooseum Çağdaş Sanat Müzesi, Londra Üniversitesi Goldsmiths College, Bilkent Üniversitesi, Platform Güncel Sanat Merkezi, BeganeGrond (BAK), Charlottenborg Müzesi, Göteborg Üniversitesi, Valand Sanat Akademisi, Helsinki Sanat Akademisi’nde dersler verdi, konuşmalara ve panel tartışmalarına katıldı ve atölye çalışmaları düzenledi.
          Serkan Özkaya’nın sanatı hakkında konuşma fırsatımız oldu bu konuşmalarımız ise; Serkan Özkaya’ nın eserlerini ortaya çıkarırken nelerden beslendiğini sorduk: Kendisi için önemli olan şeyin heyecan olduğunu bununla birlikte, bir düşünce bulmak ve düşüncenin üstüne gitmek olduğunu söyledi.

          Benim sanatçı olarak Serkan Özkaya’ yı seçmem deki neden işlerinin altında yatan bağlam ve göndermelerdir.
          
          Serkan Özkaya geçtiğimiz yıl İstanbul'daki Proje 4L Güncel Sanat Müzesi'nde 'Yeniden Bak' sergisi içinde bir başka sergi meydana getirmişti. 'KIR-MI-ZI' isimli sergisinde öncelikle söz konusu müzenin koleksiyonundan 28 tablo ve yerde 15,000 proleter bulunmaktaydı. Özkaya' nın dizaynı olan kırmızı renkli proleterler yaklaşık 5 cm büyüklüğünde ve süngerden yapılmıştı. Dolayısıyla üzerlerine basıldığında elastik olmaları nedeniyle önce yerle bir olup sonra yavaşça tekrar yükselmektedir. Bu çalışmasını Kopenhag Charlotenborg Müzesi'nde bu kez 40,000 proleter ile gerçekleştirmiştir. Özkaya, müzenin her üç katını da sünger heykelcikleri ile donattı. Bu eselerin bağlamları şu şekilde açıklanabilir:.
+Genelde heykellerin malzemesi taş, mermer, bronz vb malzemeler asil malzemelerdir. Başka malzemeler yapılanlar eserler müzelere giremezken Serkan Özkaya sünger işçileri sergilemiştir.
+  sergideki resimlere bakabilmek için proleter üzerine basılıyor bu şekil de sanat eserinin dokunulmazlığı ortadan kalkmıştır.
+  Burjuva ile işçi sınıfı arasındaki bağlamı yeniden sorunsallaştırılıyor.
Serkan özkayanın ele aldığı bir diğer konu galerileridir. Sanatçının galeriler hakkında düşünceleri şunlardır: Galeriler anlamlı bir şeyin bile anlamını boşaltmaktadır. Buna örnek olarak grafiti yazısı galerinin içinde yazıldığında hiçbir sorun çıkmıyorken aynı yazı sokağa yazıldığında Birkaç sene hapis cezası almaktadır. Galeri bu şekilde sansürü üstünden atıyor. Serkan Özkaya burada yapılan işlerin hayatın içinden olmadığına inanmaktadır.




          Serkan Özkaya' nın "Bir Sanat Galerisinin Geçekte Nasıl Olması Gerektiği" isimli yapıtı, Torino' daki Guarene Arte galerisinin ardından bu kez de, Yapı Kredi, Kazım Taşkent Sanat Galerisi'nde sergilemiştir.
           Özkaya, bir yandan sanat eserinin aslı ile kopyası arasındaki ilişkiye eğilirken, bir yandan da yaşam ve sanat arasındaki karşıtlığa dikkat çekiyor. Gündüz sanat galerisinin içinden izlenebilecek yapıtlar, gece boyunca da içeriden ışıklandırma yardımı ile İstiklal Caddesi'nden geçenler tarafından görülebilmektedir. Bu yanıyla 24 saatlik bir sergileme de öneren yapıt, hayli tartışma yaratmıştır.
Serkan Özkaya malzeme olarak diaları kullanıyor ve devasa bir enstalâsyona imza atmış oluyor.
Son olarak da bu işi hakkında Serkan Özkaya bu iş için dışarıdan bakıldığında işin etiket yok diyor. Ama galerinin içerisinden bakıldığında ise işin etiketi olduğunu belirtiyor bize.
Bunun yanı sıra Serkan Özkaya işlerini galerilere yönelik yapmadığını da belirtti. Bunun nedeni ise galerilerin bazı eserlerini sergilemesi olduğunu açıkladı. Örneğin 11 Karpuz taşıyan Türk Anıtını maalesef Türkiye’de sergilenemedi bu yüzden yurt dışında Tallinn Modern Sanat Müzesi’nde sergilenmiştir ve de ABD birçok şehrinde sergilendi 2006 yılında e Ahmet öğüt birlikte yaptıkları bir heykeldir. Bu heykel bir İngiliz, bir Jopan, bir de Türk diye başlayan fıkradan yola çıkarak yapılmıştır.

FIRAT ARAPOĞLU


Fırat Arapoğlu, İstanbul Üniversitesi’nde sanat tarihi okudu. Kısa bir süre önce Trakya Üniversitesi’ de Öğretim görevlisi olarak çalışmıştı. Şuan ise İstanbul Kemerburgaz Üniversitesi’nde öğretim görevlisi olarak çalışmaya devam etmektedir. Eleştirmenliğinin yanı sıra küratörlüğünü yaptığı sergilerde vardır bunlar; Kimlikler Lütfen, Beden ve Mekân Halk İçin Halka Rağmen Tourist In Formation Re-Jenerasyon. Bunun yanında eleştiri yazılarını yayınladığı dergiler şunlardır; Genç Sanat,  Artist, Karga Mecmua, Rh+.gibi dergilere de yazılar yazmaktadır.
Küratörlüğünü yaptığı sergiler genellikle geliştirdiğim proje üzerinden hareket ediyorum. Genel bir sorun ve aktüel bir konuya değinilmiş olan işlerle ilgili kendi sözümü kuvvetlendirecek kendi anlatımıma uygun işlerle beraber bir sergi düzenlediğini belirtmiştir.
Eleştirilerinde dikkat ettiği unsurları şöyle sıralamıştır.
          Sanatçının biyografisi beni ilgilendirmez önemli olan onun düşüncesinin görünür olduğudur.
         Daha çok sosyolojik içerikli eleştiriler yapıyor. Eleştirilerindeki asıl amaç toplumun algısı nedir ya da ne olabilir temeline dayanmaktadır. Eleştirilerini olumlu ya da olumsuz yapmaktadır ama bazen olumsuz eleştirilerinden dolayı basılmadığını dile getirdi. Bazı kesimler ise eleştiri yapmak için belirli bir yaşa ve belirli bir birikime gelmesi gerektiğini söylemiştir. Fırat Arapoğlu ise bunun Böyle olmadığını eleştirinin her yaşta yapılabileceğini vurgulamaktadır. Eleştir yapmak için sizin ne kadar konuya hâkim olduğunuzla alakalıdır. Türkiye’de eleştirmenlik bir meslek olarak algılanmıyor, bundan dolayı sadece eleştirmenlik yaparak hayatını devam ettirmek çok zordur çünkü yazarlığın telif haklarının düşük olduğunu anlatmaktadır. Maalesef Türkiye’ de eleştirmenliğin yanında ikinci bir iş yapmak zorunda kalınıyor. Fırat Arapoğlu yeni okuldan mezun olup henüz adı duyulmamış olan sanatçı adayı arkadaşlarımıza da yardım edeceğini belirtmiştir. Bu konuda Kocaeli güzel sanatlar Fakültesi dördüncü sınıf seramik bölümünün hazırlamış olduğu barasingo adlı dergisinde de yazısı bulunmaktadır.

7 Haziran 2011 Salı

Sanat Tanımı Topluluğu


Sanat  Tanımı Topluğu bir kavramsal sanat topluluğudur. Kavramsal sanat sanatın doğasının, yapısının araştırılması üzerine kurulmuştur. Sanat ve dil grubunun genel eğilimi sanat nesnelerini üretmekten ziyade sanat  hakkında tartışmalar yapmaktır . Kavramlar  ve imgeler üzerinden yolla çıkarak beyin fırtınası yapmayı amaçlamışlardır. Sanat  Tanımı Topluluğu çalışmaları bir üretim, sonuçları da bir meta olarak görülmemektedir. STT kavramsal sanat  nitelendirmesinin çözümlemesini  yaparken özgün bir sanat çalışması yaptığına inanmaktadır. Günümüz güncel sanatı içerisinde yer alan bir çok sanatçıda bu etkinlik içerisinde yer almıştır. Bu bakımdan   güncel sanat ortamını besleyici bir kaynak  olarak da bilinmektedir.Çalışmalarının kapsamına giren herhangi  bir bildirinin içeriğinin doğruluğu ya da yanlışlığından çok  kavrama dair dil çözümlemesi yapmayı amaçlamıştır.
Topluluğun çalışmaları felsefeyi,  sanatı ve bilimi ele alarak ve bunlar arasındaki ilişkiler üzerine yönetilmiş  sorunların sanatsal  bağlamda çözümlemeye çalışmaktadır.
Sanat  Tanımı  Topluluğu’da gözlemlerime dayanarak söylersem eğer; Şükrü Aysan başta olmak üzere  felsefenin (Epistomolojik)  dilin kök bilimi yani bir kelimenin nereden geldiği araştırılıyor. Bakıldığında fiziksel bir iş üretimi söz konusu değil fakat katılımcılara sanatın kavramsal diline dair yeni düşünceler  katmakta  olduğu düşüncesindeyim. Ayrıca bu kadar köklü geçmişe sahip olmasını  da buna bağlıyorum .Bence herkesin hayatında bir kez gitmesini ve ortamı görmesi gerektiğini de düşünmekteyim.